1095 gun, sene olarak dusunmeyin hesabiniz sasar.

bildigim kadariyla calismaniz ve bunu belgelemeniz lazim.

konsolosluk yardimci olacaktir, tum evrak islerini onlarda takip edip onaylatacaksiniz zaten.

Bildirimde bulunmanın nesi uğraştırıcı ki? Türk konsolosluguna gidiyorsunuz, yarım günde hallediyorlar. İstedikleri şey de vatandaş olduğunuza dair belgenin yeminli tercümanda çevirisi.

Bununla uğraşamam derseniz ikametgah bildirimi de yine kısa süren bir şey ama o zaman illa ki kimliğinizi isteyeceklerdir.

Her şekilde bildirimde bulunmak mantıklı bir eylem.

Askerliğin en temiz çözümü vatandaşlıktan çıkmak. Halihazırda ikinci pasaportu olan bir insan neden Türkiye pasaportunu tutar anlamıyorum :)

İkinci pasaportun olduğu ülkenin askerlik kanunlarına bağlı olarak konsolusluk vatandaşlıktan çıkma işini yokuşa sürebiliyormuş. Dövizle askerlik için swift işlem parasını bile isteyen açgözlülere para yedireceğime uğraşmayı tercih ederim şahsen.

@fraise tr’de iken bunu yapmak istedim nüfus müdürlüğünden diğer pasaportumla gittim ana yeterli olmadı, şehir değiştirip bağlı bulunduğum diğer vatandaşlığın konsolosluğuna gidip vatandaş olduğuma dair imzalı kağıtlar vs randevu da en az 6 ay sonrasına idi. o belgeyi şuan bulunduğum yerde alıp dediğiniz şekilde yapabilirim aslında, ikametgah bildirimi için denklemem gerekmiyor o zaman ?

@yurumeyin turkiye dogumlu oldugum icin askerlik yapmadan cikilmiyor :) yoksa direkt cikarim az para degil. e hal boyle olunca da tr pasaportu da dursun istiyor insan. Bulgaristan vatandasligim var onda zaten askerlik yok.

“ Diğer devlet vatandaşlığının hangi tarihte kazanıldığını gösterir kimlik bilgilerini içeren ve usulüne göre onaylanmış bir belgenin noter tasdikli Türkçe tercümesi. ”

Belgeyi bulgaristan konsolosluğundan alabilirim sanırım ama noter tasdikli türkçe tercümeyi yurtdışında yapabiliyor muyum?

vatandasliktan asla cikma. turist vizesiyle mi geleceksin kendi ulkene. asdfghj gerek yok oyle seylere.

ikametgahi aldirabilirsin. kalici olarak yabanci ulkede yasadigin icin askerlik askiya aliniyor. duruma gore konsolosluga her yil evrak gonderiyorsun. misal ogrenciysen egitim atesesine okula devam ettigine dair transkript gondermek gibi.

tercume isini bence internet uzerinden turkiyedeki burolarla bile yapabilirsin. ucretini odedikten sonra hem pdf'ni email'le hem de esas evragi postayla bile sana ulastirirlar.

Yasadigin yerdeki turk konsolosluguna adresini beyan ediyorsun ve ikametgahin yurtdisi oluyor. Edevlette de o sekilde gorunuyor. Askerlik isini paran oldugunda ve gunu geldiginde cozersin.

rm'nin söylediğine cevaben,

çift vatandaşlık olunca ona gerek olmuyor. öğrenci olarak geldim, konsoloslukta tecil ettiricem sandım, senin çift vatandaşlığın var seni işçi gösterelim dediler. yurtdışında çalışıyor gösterdiler ve askerlik durum sorgulamamda öyle çıkıyor. 38 yaşına kadar erteli. 6 sene kadar önce yaptım bu işlemi bir daha hiçbir şey yapmadım. tek önemli nokta tr ye kesin dönüş yapılırsa (6 aydan uzun süre kalınırsa) bildirim yapılması gerekiyor, o zaman da oradaki şart neyse ona dönüyor.

ben ikametimi taşımadım, bu işlem için sormadılar da. ikametim hala eskiden oturduğum yerde görünüyor. buna sebep olarak banka hesaplarım, kredi kartlarım falan var. onlarla uğraşmak istemedim. yurtdışı adresi olursa daha çetrefilli olur diye. bu süreçte kredi falan da çektim hatta. geçen sene adrese banka kartı gönderildi yeni, tarihi bitiyor diye. yurtdışına gönderilse ohoo yalan olur o yolda.

askerlik de ben geldiğimde ucuzdu sonradan zam yaptılar. önceden 3 sene çalışmış olma şartı vardı, o kaldırıldı.
öte yandan mevcut fiyat tr deki fiyattan hesaplanıyor. ancak kurlar yükseldiği için yurtdışı fiyatı düşüyor. 1 ocak ve 1 temmuzda fiyat yeniden hesaplanıyor.
mesela atıyorum şu an, 1 ocak öncesi tr de fiyat 38 bin gibi bir şeydi, euro olarak 5500 euro falandı. 1 ocakta tr fiyatı zamlanıp 40 bin falan oldu, ama o günkü kurla yeniden hesaplanınca 4500 euroya falan düşmüştü. yani ben şu an ödemek için acele etmiyorum, kurlar yükseldikçe yeniden hesaplandığın döviz cinsinden tutar düşüyor çünkü genelde, tr de zamlanmış olsa bile.

@rm mavi kart diye bir şey var. Oy kullanmak haricinde normal vatandaşlıktan bir farkı yok "asdfghj"

@senolll: dogrudur. o yuzden duruma gore evrak gerekiyor dedim.

@yürümeyin: adam "oy kullanabilir miyim? ikametgahla ugrasmasam ne olur?" diye soruyor, sen devlet dairelerinde yapabilecegin en mesakatli is olan vatandasliktan cikmayi tavsiye edip oy hakki olmayan mavi kart gibi bir limbo statusu al diye cevap yaziyorsun. o nedenle asdfghj yani.

yurtdisinda oturumun varsa yurtdisinda bizim konsolosluk otomatik 37'ye kadar tecil ediyor. Sonra paran oldugunda randevu aliyorsun, ayni gun parayi yatirip, tecil kagidini aliyorsun. Ben herseyi bir gunde hallettim. 1095 gun olayi dogru, vergi verdigini ispatlaman lazim. Benden her sene odedigim vergiyi gosteren kagitlari istemislerdi.

Ikametgahin ile oy kullanmanin baglantisi yok, oy vatandaslik hakki. Istersen gidip yine konsolosluktan oyu basiyorsun turk kimligin ile.

@rm senin tek seferde okuduğunu anlama limitin iki paragraf sanırım. Üçüncü paragrafa kadar inebilseydin asdfghjlemezdin.

@yürümeyin: ok, kanka en iyi sen biliyorsun. sen magmaya kadar in oradan vatadasliktan cikar mavi kartla bize bu isin inceliklerini bildirirsin. hadi iyi gunler sana

@cooperr

oturumum var evet ama, bulgaristandan gelen ab vatandasligi sayesinde. turk pasaportumda herhangi bir oturum yok, hakeza bulgaristan pasaportunda da yok cunku zaten serbest dolasim. Coklu vatandaslik bildirimi mecbur mu bu durumda ?

@ garavel

Oturum dedigim zaten pasaporttan onceki rutbe, sen onu gecmissin zaten.
Simdi yapman gereken yurtdisinda calismak, bildigim kadariyla sadece yasamak yetmiyor cunku calistigina dair kagit istiyorlar. Calismaya baslayinca gidip once askerligi tecil ettiriyorsun konsolosluktan. Gun sayisini tamamlayinca da bedelliye basvuruyorsun.

Ikametgah zaten bildigim o ulkede gecirdigin sure alakali. Bir ulkede 182 gunden fazla gecirdiysen zaten ikametgahin orasi. Ben uluslararasi ogrenci iken bile ikametgahim yurtdisi gozukuyordu cunku orada yasiyorsun.

Senin ilk 6 ay ikametgahin turkiye gozukur, sonra ingilteredeki konsolosluga gidip kardesim ben buraya geldim 6 ayi gecti, surada da calisiyorum, buda benim EU serbest dolasim hakkim, bir zahmet benim ikametgahi ingiltereye cekin, bir de askerligi 37ye sallayin dersin, sikinti cikacagini sanmiyorum.

@cooperr tamamen net şekilde anlaşıldı teşekkür ederm, vatandaşlık bildirmi va uğraşmayayım hiç o zaman. kesintisiz 182 gun mu geriye donuk 1 senede 182 gun mu peki ? 6 ay cikis yapmamali miyim hic bilginiz var mı?

@ garavel

Toplam 182+1, boluk porcuk olabilir. Ama cok girdi cikti yaparsan ve senden ispatlamani isterlerse o zorlasabilir. O yuzden ben cok girdi cikti yapmani tavsiye etmem.

ozetle, ilk 6 ay fazla kimildama, devirince konsolosluga git, gerisini onlar halleder diyorum. Bana hic problem cikartmadilar, kagidin kuregin yerinde ise, organize isen zaten baya iyi davraniyorlar. Kagit takibi onemli, girip cikarsan mutlaka tarihler kayitli dursun. Ben hep pasaporta damga bastirttigim icin oradan takip ediyordum..

Bunu yapan bir firma var. Gourmeturca google'dan arayabilirsiniz.

Karaköy güllüoğlundan sipariş verirsen onlar direk kargoya veriyor.

şampanyayı içki olarak görmüyorum ben, gazozun kalitelisi gibi düşünüyorum. tabi en sevdiğim içecek bu orası ayrı ama alkol almak için seçimim şampanya olmaz yani.

Değil.
Şampanyayı noel ve doğum günleri dışında içmedim.
Birayı sıcak yaz günlerinde; spor sonrası, biraz vücut gücü gerektiren işler yaptıktan sonra falan içmekten büyük zevk alıyorum ama kışın soğuk havada bira ile alakam yok.
Votka bana gece kulübü hatırlatıyor sadece.
Cin severim.
En büyük zevkim viski. Yılbaşı dönemi 7-8 tane alıyorum farklı çeşit, 6 ay içiyorum.

Kısacası ben viski diyorum. Hatta şimdi yatmadan içeyim.

Viski+1; şampanya kutlama içkisi olarak kodlanmış bende de. Aperatif olarak bir kadeh falan...

Değil. Türlü türlü kokteyller var likörler var. Şampanya gazozun resimlisi sadece.

Kaliteli bir şarabın yanında esamesi okunmaz. Ben de şampanyayı içki olarak görmekte zorlanıyorum. Güzel bir içecek ama içimden farklı klasmanda değerlendirmek geliyor.

Kişisel zevkler, açıkçası derinlik/zenginlik düşünülürse şarap ile kıyaslamakta zorlanılabilir. Doğru cümle "şarap benim için en güzel içki" olabilir, buna kimse karışamaz :) selamlar...

bence şarap bu konumda.

hanımla akşam dizi izlerken bir şey içeceksek şampanya açıyoruz çoğunlukla. şarabın upgrade'i gibi düşünebiliriz.

aynı şeyi tek başıma yapacaksam, 1 ölçü votka ve 1 ölçü tekilaya 4 ölçü meyve suyu (ya da belki kola), bir bütün limonun suyu ve bol buz ekleyip içiyorum. yaz aylarında çok iyi serinletiyor.

aynı amaç için;

rakı çok zahmetli.
bira çok hamallık.
şarap, olabilir ama şampanya ondan da iyi.

Windows defender yeterli bana göre,. Virüs programlarının pek faydasını gördüğümü söyleyemem. Bulaştı mı hepsi bocalıyor

herhangi bir antivirüse para verilmez. hatta ücretsiz bile yüklenmez. üstüne para verseler yüklemem.

antivirüs bilgisayara köstek olur yavaşlatır gereksizdir.

Siz şimdi korkuyorsunuz ya keylogger falan yerim banka hesabım çalınır facebook hesabım çalınır diye. Bunların hiçbirisi normal şartlarda izin vermediğiniz müddetçe Windows10'da imkan dahilinde değil zaten. Antivirüs denen garabetin çağı sona ereli çok oluyor artık. Bunların kendisi asıl data toplayıcı, performans düşürücü oldu.

Pornoyu işi porno olan kurumsal sitelerden izleyin, iphone kazandınız tarzı içeriklere tıklamayın, Avast falan da kurup bilgisayarınıza pandik atmayın.

Ben olsam vermezdim, kaspersky tavsiye ederim.

bence mantıksız. windows defender yeter. abuk subuk sitelere girme.

zamanında hepsini denedim, en kötüsü avast idi, bilgisayari yavaslatiyor, programların calismasini engelliyordu.
defender iş görüyor, sen güvenli kullandigin sürece virüs gelmez bilgisayara, güvenli kullanmiyorsan hicbir programin faydasini göremezsin.

"güvenli kullandığın sürece bir şey olmazcılar" da gelmiş, hoş gelmişler.

25 seneden fazla süredir internetin girmediğim çıkmadığım yeri kalmadı. bugüne kadar bir kere bile virüs bulaşmadı ancak aptal olmadıklarını, kafasının çalıştığını bildiğim kaç kişi, gözümün önünde "ben virüsüm" diye bağıran link'lere tıkladılar. bu yüzden antivirüs kullanmama önerisini yapmam, yapamam.

bitdefender kullanın. bilgisayarı yormaz. yıllık 100 lira falan para verirsiniz. crack'li falan kullanmayın. insan gibi parasını verin kullanın.

yuzde 75.

25'lik pay da cebimde para oldugundan degil, paraya ragmen cozulmeyecek sorunlardan dolayi.

%100 maalesef.

90

%80

2012'den beri falan %20'den %80'e geldi.

%100:)

%90 geçim derdi

%5 ailevi sorunlar

%5 sağlık sorunları

hepsini

%20.
Müstakil ev ve daha güvenli bir gelecek hayalim var ekonomik sıkıntılarımdan ötürü gerçekleştiremediğim. Onun dışında ekonomik problemim yok.

%75 ve hergün daha da artıyor bu oran

90'ı oluşturuyor.

%40 ekonomik sıkıntılar, %30 ülkemizin her anlamda içinde bulunduğu durum, %30 doktora tezimin bir türlü bitmemesi.

80-95 arası bir şey.

yüzde yüz

Sıfır

Keşke derdim para olsa.

30

cpu.userbenchmark.com

iki katı değil %50 daha iyi ryzen 5. karşılaştırırken bu siteyi kullan

İkincisini kullanıyorum. 3. Nesil ryzen alınmaz artık, bir yandan da 8-256 kısıtlıyor. Matebook 14'ün 16-512'si diyorum. 500 lira falan fark vardı.

Işlemci hızına bakıp biri diğerinden iyi denemez. Şöyle ki birisinin amacı uzun pil süresi, sessizlik, az ısınma iken diğerinin amacı performans. Fakat saçma biçimde H ile biten işlemciye ekran kartı koymamışlar. O işlemci gaming laptop işlemcisi. U'lu olan gerçek business laptop, diğeri biraz ucube bir kombinasyon.

Geçen aylarda lifetime olarak fastestvpn diye bir vpn servisi aldım, memnunum. Ama openvpn ile kullanman gerekiyor kendi uygulaması baya bir dandik Windows için. Android'de kendi apk'sı gayet iyi çalışıyor gerçi.

Uzun yıllardır ExpressVPN kullanıyorum, bir sorun yaşamadım.

Eğer belirtilen Watt değeri doğru ise evet. 1000watt gücünde vantilatör yoktur yahu. O vantilatör ortalığı yıkar.

Onlar max degerlerdir vantilatoru 3te acarsin ama sobayi acmazsin bu yuzden tam net bir bilgi degil.

Wattmetre ile olcebilirsin.

yer sorunu yoksa masaüstü.

İmaclere bakabilirsiniz

all in one ve sessiz diyince --> iMac (m1'li yeni olanı al geç)

bir on yıl da bunu kullanırsın tahminen.

Eğer düzgün monitörüm var dersen de 16gb ramli Mac Mini çok iyi ve yine sessiz.

Bir de bu üç PDF yi Adobe acrobat'la değil Sumatra ile aç belki bir şeyler değişir

Pdf açmak için pc değiştirmeye gerek yok evvela. O elinizdeki cihaz temizlenir, macunları yenilenir, aşırı outdated olmuş bileşenleri yenilenir ise işinizi görür.

Bununla beraber all in one pc bana para tuzağı olarak görünüyor. Zira çoğu mobil işlemci kullanıyor. Çok kötü soğutma sistemleri var, işlem güçleri zayıf, upgrade edilebilme durumları şaibeli vs.

Herhangi bir laptopa monitör mouse klavye bağlamakla aynı şey aio pc.

Herhangi bir Ryzen altı çekirdek APU işinizi fazlasıyla görür üstüne performans olarak fark atar, üstüne iyileştirmelerle future proof da olur.

Ki bunların bazılarını avuç içi kadar pc'lere toplamak mümkün. InWin Chopin google'dan bakın.

Herkese cevapları için teşekkür ederim. Ben yine eski usul masaüstülere bakıp maceraya girişmeyeyim, eski monitörüme yeni sistem bağlayıp geçeyim.

Mac'ler beni sessizlikleriyle tavlayabilir ama Mac'lerle bugüne kadar anlaşamadım maalesef :( O kadar para harcayabileceğimi de sanmıyorum :(

@Erva Sumatra daha hızlı ama Foxit'in sunduklarını sunmuyor :(

fn ayarlarını kontrol edip düzenleyin. sorun devam ediyorsa external bi klavye takıp denemek lazım, diğer türlü anlattıklarınızdan donanım sorunu var gibi duruyor. driver güncel diyorsunuz çünkü.

Formatı gelmiş onun. Tabii "yabışıyor sayfalar" durumu yoksa.

Oyle tasinan hic gormedim. Kisisel esyalarini bavula koyup gidiyorsun. Ucak kac kg musaade ediyorsa o kadar.

Kimisi var birkac bavulla tasinir, gelmeden esyalarinin cogunu atar/satar, kimisi var konteyner yollatir tabak canak bile getirir. Kac bavul goturebildigini havayolu sirketleri belirliyor zaten, ustune cikinca bavul parasi odedigin surece sikinti yok. Istersen 10 bavulla git, hayir demezler parasini verdikten sonra. Kask bavula sigiyorsa sikinti olmaz.

Yanlış bilmiyorsam THY’de uçak altına 2 bagaj toplamda 30kg’ya kadar ücretsiz üstü kg başına ücrete tabii. En doğru kaynak hava yolu şirketine sormak olur.

Avrupa’ya taşınıyorsan arabanla gidebilirsin,
Sonra geri gelip satarsın

yurtici ucusu yapmistim. bisiklet kaskimi yanimda tasimistim, izin verilmisti. belki fikir olabilir diye yazdım.

Ne götüreceğinize göre değişir ama yolcu beraberinde götürülecek eşyanın bir sınırı var (Sanırım THY için 230 kilo ve 10 parçaymı burada yanlış görmüyorsam: www.turkishairlines.com) ayrıca oldukça pahalıya çıkar. Gittiğiniz ülkeye göre bazı şeyleri götürmektense ordan sıfırını almak daha ucuza bile gelebilir.

burada kullanıldığı anlamıyla "daddy", Türkçe'de olsa olsa "kocan" olabilir.

who is your daddy : (tam oturmuyor ama) senin kocan kim?
hey daddy : kocacığım naber?

ama tabii evlilik sonucu oluşan sıfattan bahsetmiyoruz. daha çok seks bunlar hep.

"who is your daddy?" nin bir kaç birbirine yakın anlamı var;
seks sırasında;şimdi kim seni sik..or?(cevap için sorulmaz)

bir tartışma yada konuşmada söylenirse en iyiniz benim(gördüğünüz gibi),hepinizi yendim fln gibidir.

erkek ağzı bir deyimdir.dominant erkek tavrıdır.

kinky de ddlg de kullanılır.(daddy dom little girl)

öyle bir rol yok türk kültüründe. olmayan bir şeyin dilde karşılığı da olamaz ki. ancak açıklayabilirsin.

Who is your daddy anlam olarak babayı aldın mı gibi bir şey olur olsa olsa. Birine bir konuda ezici bir şekilde üstünlük kurup can acıtmak için kullanılır.

How I Met Your Mother'de Barney kızlara sırnaşırken çok kullanır bu kalıbı.

www.dictionary.com

Kızın biri aynı şekilde karşılık verince de "I don't know" diye ağlardı.

O ben aslında bir tümör. İyi huylusundan. Ne aldırmanı öneririm ne de iğne ilaçla ufaltmak mümkün. Onunla yaşamaya alışmak lazım. Bende de var, aynı senin gibi doktora gittim sordum, böyle dedi bana.

büyümeyi durdurma gibi bir şey yok, sadece alınır.

Bildiğim kadarıyla benlerin büyümesi, küçülmesi yani kısaca şekil ve çap değiştirmesi gibi durumlarda risk var demek, brnce bi doktora görünün.

süt ve süt ürünleri kilo aldırır.

bırakınca fark edersiniz.

akşam salata yerine tek yumurtalı az yaglı omlet ya da menemen tavsiye ederim. çiğ yeşillik beni de zayıflatmıyor

akşam ya 1-2 yumurta yiyin ya hafif bir çorba için ya da hiçbir şey yemeyin.

O peynir yagsiz olacak. Yogurt yagsiz olacak. Ya da az yagli. Bak o zaman peyniri maximum koyuyor musun.

Benjm diyetisyen

Ygurtta
Peynirde
Bir de yemehin suyunda asiri yag var demisti.

Bir de ben meyve yemiyorum.

2 haftada ne olmasını bekliyorsun ki, ne olursa kendini iyi hissedeceksin, yani 50 gram eksik olsan sonuç almış mı olacaksın? Kilo verme işi böyle değil böyle sonuç alamazsın. 2 haftada bir kilo vermiş olsan bile biraz su tutsan yine anlamazsın bunu. Elle tutulur gözle görülür bir sonuç için böyle baştan savma akşam yemek yemiyorum salata yiyorum tipi işleri bırak; kendine proteini karbonhidratı yağı ayarlanmış, toplam aldığın kalorisi belli olan bi planlama yap, ona en az 6 ay uy sonra gel tekrar konuşalım sonuç alıyor musun almıyor musun. Ayrıca şunu ye bunu yeme şu saatte ye bu saatte yeme tipi tavsiyeler çok faydasız kilo vermeyle bunların hiçbir ilgisi yok. Sen toplam kalorine ve makro ayrlarına uyduktan sonra gece 12'de yemek ye ya da ne bileyim yoğurt kazanına düş yine aynı kiloyu verirsin.

Böyle kilo verilmez. Diyetisyen ile görüşün. Size uygun program çıkarır, ona göre yemek yersiniz. Ben tok karnına yemek yiyerek 23 kilo verdim. Gayet de bildiğimiz ev yemekleriyle.

arkadaşım aldığın kaloriden fazla harcamazsan zayıflayamazsın ki. hareket etmen lazım. günde 1 saat yürüyüş tempolu.

sizofren06 aldığı kaloriden fazlasını harcaması için illa yürüyüş yapması mı gerekir yoksa günlük alması gereken toplam kalorinin 250-300 kalori altında kalori alırsa yine aynı şey olmaz mı?

Şeker ile alakalı hipoglisemi gibi bi sağlık problemi yoksa aralıklı oruç programlarını bi araştırmanı öneririm. İnsülin direncini kırmanı sağlar. Bu dediğin şeyleri yapsam ben erirdim cidden. Öğlen yemeği desen hadi her gün abartsan 1000 kalori eder. Salata dediğim şey 300 den 400 den asla fazla kalori değil. Bu bahsettiğin düzende sen 1300 den fazla kalori almıyorsundur. Çok az yemeye başladıysan vücut bazal metabolizmayı yavaşlatıp kendini korumaya alıyor. Belki bu duruma geçmişsindir.

Diyetisyene görünebilirsin. Ama sana 2 3 saatte bir bir şeyler tükettiren diyetisyenlerden arkana bakmadan kaç. Sabah kahvaltısız olmaz diyen diyetisyenden uzaklaş. Bilgileri güncel olan bi diyetisyen bul.

sabahın acısını öğlen mi çıkartıyorsun
günlük hareket azdır
kilo olarak değil ama vucud sağlığı olarak gelişim olmuştur dengeli besleniyorsan

Ne yediğin kadar ne kadar kalori yaktığının da önemi var. Giren çıkan farkı önemli. Muhtemelen yeterince efor sarfetmiyorsun. Az yedim o zaman kilo almam gibi dümdüz bir mantık yok. Bazı insanların metabolizmaları çok az kalori tüketiyor.

ben sadece aralikli oruc ile kilo verdim ve tarti da ilk eksiyi 4. haftanin sounda 3 kilo olarak gördüm, ondan sonra biraz daha kolaylasti ama herseyim 1 beden kücüldü.sinava calisiyordum, hareketsizdim.

diyetisyene de gittim, o da kilo verdiriyor ama o diyete tahammül etmesi zor bir de kilo verdigimde incelmedim.

instagramda Rengin Börekci var, ona bir bakabilirsin.

Entropi.

Bunun nesnel bir ismi yok. Öznel olarak "corruption" diyebilirsin ki demişsin.

Entropi değil yaw

Dejenerasyon

Dejenerasyon da değil. Aradığım terim değil yani.

corruption deniyor :)

Anlatamadım sanırım. Corruption=yozlaşma bu değil. Yozlaşma demek bir insanın veya kurumun zamanla değerlerinden uzaklaşması ve vizyonundan kopup etik dışı işleri içselleştirmesi rasyonelize etmesidir.

Benim anlatmak istediğim şey bu değil. Sanatçı mesela. İlk 10 yıl müthiş işler yapıyor, tutkuyla yapıyor belki imkanları kısıtlı ama iyi iş çıkartıyor. Sonralarında içindeki tutku yok oluyor ama para kazanması lazım, para odaklı daha mainstream işlere yöneliyor ve içindeki enthusiasm kayboluyor, onu ilk başta seven takip eden insanlar xyz çok bozdu yea diyor.

Bu yozlaşma değil, dejenerasyon da denemez. Bu başka bir şey ama ne?

Vasatlaşma elbette

Vasatlaşma için nasıl bir genel geçer teknik terim kullanılabilir? Vasatlaşma açıklıyor epeyce.

mediocritization. yabancı dilde olunca kulağa daha bir kavram gibi geliyor ama bu da vasatlastirmaya denk düşer sanırım.

Korozyonun nesi var? Verdiğiniz örnekler için değil belki ama olaylar durumlar için korozyon olur mesela..
Zaman olayını vurguladığınız için ben de dejenerasyon+1 diyorum ayrıca.

Direkt bir kelime/kavram olmasa da olur derseniz posttruth nedir ne anlatır ona bakılabilir.

jant küçüldükçe konfor artar. suv modele 15 zaten olmaz %90 min 16-17 olur. 16 bile çok çok nadirdir.

standart bir sedan düşün, 17 inç ile 19 jant arasında 17 jantın konforu da yüksektir, yakıt tüketimi de daha düşüktür. yol tutuşu daha azdır fakat, görüntü de 19’a nazaran çirkin durur.

Kendine sorman gereken, konfor mu görüntü mü?

@garavel, dediklerinize katılıyorum mantıklı da geliyor ancak 15-19 örneğini biraz uçuk verdim ki tam anlayabileyim.

Yani aşırı küçük jant nedense kafamda aşırı yakıt tüketimi izlenimi oluşturuyor. Çok büyük jantta yol tutuşunu da etkilemiyor mu mesela?

Büyük jant yol tutuşu için daha iyidir fakat ağırlık farkı ve genişlik yüzünden yakıt tüketimi bir miktar fazladır

ayni SUV'da 18 ile 20lik iki set jant kullandim senelerce. Iki set de orijinal jant idi.
Yol sesi ve yakit yuketiminde bariz bir fark olusmuyor. Lastik sesinde marka cok fark ettiriyor, genelde lastik dandiklestikce ses artiyor.
Konforda ise ciddi fark olusuyor, lastik yanak kalinligi dustukce konfor baya azaliyor. 20lik janlar guzel duruyor ama konfor acisindan bayagi sikintili. 18likler kotu duruyor ama rahat ettiriyor.

jant kuculdukce degil buyudukce konfor artar.
size konforsuz gelmesinin nedeni jantin yanaklari ve suspansiyonlari. genelde buyuk jantli arabalar surate yatkin arabalar dogal olarak da incr yanakli ve sert suspansiyonlari olur.
teker ne kadar ufaksa cukura o kadar duser tastan da o kadar seker.
yanaklar ayniysa 19 daha rahatir ama saga sola donuslere vs bakmak lazim aradaki fark cok fazla.
yol sesin artar (model marka muhim) fren mesafen de degisir.

yakit tuketimin de artar.

Tekerlek ebatı büyüdükçe konfor artar. Ama lastik yanağı inceledikçe de konfor azalır.

Yani en konforlu araç otobüs gibi kalın lastik yanaklı büyük tekerlekli araçtır.

Tüm bunların yanında, araçların süspansiyon sistemleri lastikten başlar. Tüm kamber, toe, damper ayarları o lastik ve jant ebatı için tasarlanmıştır. Bunu değiştirmek, arabanın sürüş geometrisini de değiştirir. Kesinlikle önermem. Fabrikadan nasıl çıktıysa ebatları o ebatlarda kullanılmalıdır.

Sport paket vardır, jantlar büyümüştür vs. Bu durumda zaten fabrika o sport paket için farklı setup kullanmıştır. Bunun testlerini yapmak uzmanlık işidir.

aynı lastik ölçüleriyle (215 55 Rx mesela)

1. büyük jant - daha geniş yüzey alanı
2. küçük jant - daha az sürtünme, daha az yol sesi,
3. küçük jant - daha az sürtünme, daha az yakıt tüketimi

Araba düşkünü.

Car enthusiast. Araba sevdalısı. Araba romantiği.

Bir fark yaramayacaktır özellikle kısa mesafede ev için olan bant genişliğinde.

Fark yaratmaz pek fazla. Ama zaten 3-5 metre alacaksınız. Cat6 alın

Çok uzun mesafe değilse fark etmez aslında, ama aralarında cat5 - cat6 olarak çok fiyat farkı olmaz.

Manuel öğrenirsen avantajı olur. Atıyorum şirket aracı kullanmak durumunda kalırsın ve manueldir. Manuel kullanmayı bilen biri otomatikte hiç zorlanmaz. Tersine ise alışması çok zor olur.

Tabiki manuel vites.
Otomatik olan bastın mı gidiyo zaten

beklentinize, yaşamınıza göre değişir. ben de kursa yeni yazıldım, otomatik ehliyet alacağım. şirket arabası kullanmak gibi bir durum yok, büyük şehirdeyiz, arabamız otomatik. hızlıca da öğrenmem lazım. manuel ile uğraşmamı gerektirecek bir durum yok yani. kendinize göre değerlendirip karar vermelisiniz.

Manuelde hata yaparsan en fazla stop eder kalir, otomatikte baslayinca frenle gazi karistirdi dukkana daldi oluyor.

Acemilik bence hep manuel olmali.

otomatik ehliyet ile manuel araba kullanamazsınız zaten, yasak. tabi yakalanmadığınız sürece. otomatik ehliyeti manuele çevirmek için de yeniden ders alıp sınava girmeniz gerekiyor.

ayrıca yasal kısmı önemli değil diyorsanız bile manuel alırsanız otomatiği kendi çabanızla hemen öğrenirsiniz. ama otomatik alırsanız manuel öğrenmek için illaki ders almanız, çabalamanız gerekecek.

otomatikte öğren. düz araba mı kaldı? 3. sınıf şirketler hariç hepsi otomatik vites araç veriyor zaten. %1'lik bir ihtimal için araba öğrenme işini işkenceye çevirme. muhtemelen hayatın boyuncamanuel araba kullanmak "zorunda" kalmazsın merak etme.

Zorunda kalmaktan kastınız nedir bilmiyorum, ama bu zamana kadar ehliyetiniz yoktu mesela? Aynı durumda "ehliyetim yok" demek yerine "otomatik vites ehliyetim var" diyebilirsiniz. Eğer tüm ihtimalleri dahil edecekseniz, evet manuel ehliyet tek seçenek.

Diğer taraftan, eğer kendi aracınız olmayacaksa ve farklı şirketlerle çalışıyorsanız, evet o zaman nihayetinde manuel bir araç tek seçeneğiniz olabilir.

Kısaca eğer kendi otomatik aracınız olacaksa otomatik alın bence, zaten adım adım manuel araçlar "zevk meselesi" olmaya başlıyor. Günlük kullanım için otomatik araçlar yaygınlaşıyor. Ama yok farklı farklı şirket araçlarıyla çok işiniz olacaksa manuel öğrenmeniz daha iyi şu dönemde.

otomatikte öğren manuel aracta kullanma.

manuelde tabii ki. bi insan niye sadece otomatik araba kullanmayı öğrenir hiç anlamıyorum. acil bir durumda kullanacağınız tek araba manuel olursa ne olacak? ya da şirket ehliyetiniz var mı dediğinde "var ama manuel kullanamam" mı diyeceksiniz?

ayrıca gayet etraf manuel araba dolu. sanki tedavülden kaldırılmış gibi yorumlar çok garip.

Ben de manuel diyorum. Zaten otomatigi surebiliyorsun.

Dünyanın binbir türlü hali var. Aracın bozulur acil birinden emanet alman gerekir, kiralaman gerekir, gece çocuk hastalanır araban serviste olur taksi bulamaz komşudan araba alman gerekir, şirkette bir durum olur sadece manuel araba vardır... belki teki bile başına gelmez ama binlerce ihtimal var. Ehliyet kursundan sonra hiç manuel araba kullanmadım bende ama ben olsam manuel ehliyeti alırım öyle aşırı zor efor sarfedeceğin bir olayı yok.

Manuelde öğrenmek daha iyi. Gaz fren karıştıranların iddia ediyorum tamamı uzun süre manuel kullanmamış, verseler manuel kullanamayacak olan sürücülerdir.

manuel, manuel, manuel.

arkadalsar herkese tesekkurler. durumumu soyle ozetliyim. 10 yildir ehliyetim var. ama sadece ehliyet alirken kullandim. sonra kullanmayi unuttum. sanirim o donem ehliyetler manuel veya otomatik ayrilmiyordu. o yuzden yasal sikinti yok sanirim. pekiyi bir sorum olacak. baslangicinda kendime manuel eziyeti cektirmektense, kolayca otomatik ogrensem. sonra vakit bulunca manuel'e donsem? niye soruyorum cunku bana gore asil olay vites degil, yol, direksiyon hakimiyeti, ozguven falan. bunlari otomatikte kazandigim zaman manuel'de tek is vites ve debriyaj hakimiyeti olacak. diger turlu hem yol hem direksiyon hem vites hem debriyaj hakimiyeti hepsini bir arada baslangicta ogrenmek zorunda kalacagim. haksiz miyim?

Ben olsam hiç manuel'le uğraşmazdım. Hala manuel araba üretiliyor olmasına bile şaşırıyorum.

Manuel araba kullanmayı öğrenme isini niye bu kadar abartıyor insanlar, dünyada anlamadığım gizemlerden birisi gerçekten.

Otomatik aracta neyi öğreneceksiniz ki? Yani alay veya küçümseme amaçlı sormuyorum, gaza basıyorsun gidiyor, frene basıyorsun duruyor işte.

Ehliyet zaten varsa ve işle ilgili araç durumu falan yoksa otomatik öğren geç. Acil durumda kullanabilecek kadar manuel biliyorsundur ehliyet aldığına göre (stop ettirmeyip yokuşta kaçırmayacak kadar)

Otomatikte öğrenecek ne var diyenler ilk araba kullandıkları zamanları unutmuşlar veya zaten çok iyilermiş. Aracın boyutunu algılayıp sıkışık yerlerden sürtmeden geçebilmek, 3D düşünüp park edebilmek veya örneğin daha uzun araçla dönüşleri nasıl yapacağını kestirebilmek gibi şeyler otomatikte de alışmadığınız sürece başınıza dert olabilir. Arabanın üç boyutlu yapısını ve hareketini algılayıp sonra diğer araçlarla uyumlu olmak yani. Mesela İstanbul'da sinyal vermeden önüne kıranlar, takip mesafesi bırakınca önünü dolduranlar var alışman gerekiyor. Şerit değiştirmek için bazen başkasının önüne burnunu kırman gerekiyor vs. bunlar gayet otomatik ile de çalışılabilecek öğrenilecek şeyler.

Kadinsaniz otomatik, erkekseniz manuel kullanmayı öğrenin.

Aks körüğü diyesim geldi ama bakmak lazım altına.

Direksiyon hidroliği bitmiş olabilir. Direksiyon pompasında sorun olabilir. Direksiyon hidroliğini kontrol edin. eksik ise tamamlayın. Kırmızı renkli bir ürün. Her benzincide olur.

ssd, fan temizliği, termal macun yenileme ve ram takviyesi ile hissedilir fark olur.

ssd kesinlikle cihazı uçurur. ram takviyesi gerekli olmayabilir. fan temizliği + termal macun yenileme (yapabilecekseniz) epey faydalı olur. bunlar dışında işletim sistemi olarak win 10 kullanıyorsanız en hafif sürümünü (forumlarda vs. dolaşıyor) kurabilirsiniz. gereksiz uygulamaların/servislerin kaldırıldığı bu versiyonlar epey verimli oluyor.

Yukarıda yazılanlar+1
Ayrıyeten abuk subuk antivirüs programları kullanmayın hatta antivirüs programı kullanmayın anormal yavaşlatıyor.

Windows sürümünü değiştirmek. Benimkinde örneğin Windows 7 professional’de chrome’u 1 dakikada açamıyorken windows 7 home premium’a formatladım şu an 5 saniyede chrome’u açıyor ve her yönden de hızlandı. Antivirüs kullanacaksanız webroot yeterlidir ve hızlıdır.

1- ssd şart en az 250 gb
2- iyi bir windows 10 kurulumu
3- bütçeye göre ram takviyesi de olursa bir 5 yıl daha artar ömrü.

Benim hatirladigim arac viteste ise zaten uygun hiz araligini koruma egilimindedir. 1. Viteste araca gaz vermeseniz bile kendi kendine gidecektir.

2deki hizlanma ile 1deki hizlanma ayni mi oluyordu bilmiyorum ama daha yavas gitsin istiyorsaniz 1. vitese takmaniz lazim. Ama orada da gitme egiliminde olacaktir.

Bu yuzden surekli vites degistiriyor, bu yuzden surekli araci boşa alıyoruz. Manuel kullanacaksanız buna alismak zorundasiniz. Bayadir arac kullanmadigim icin tecrubelerim birazcik ucmus ama durum bundan ibaret gibi geldi.

tam tersine gazdan çekince araç yığılır ve yavaşlar boşta gibi hızlanamaz, devir düştüğü için titremeye başlıyorsa ya gaz vereceksin. gaz verdiğinde hızın yüksek kalıyorsa da vites düşürmen gerekir.

sürekli yarım debriyaj yaparsan hem debriyaj balataların erken biter hem de bir gün yokuşta duman için kalır, yokuşu çıkamazsın. araba yanıyor zannedersin.

2den1e olayının suyunu çıkarmak da bir yerde şanzımanı dağıtır diye okumuştum sanki ama tamamen hayal ürünü olabilir bu dediğim. Yoktu dimi öyle bir olay :)

evet tamam @orpheus dürtünce anımsadım, benim dediğim belli bir hız aralığında gitme eğilimi olayı motor freni yaparken idi. Karıştırdım. Araç bulunduğu vitese göre hızlanmıyor. Ama bulunduğu vitesin uygun hız aralığını korumak için gaz vermeniz lazım +1

vites değiştirmeden yavaşlarken o vitesin hız aralığının altında kalırsanız araç titriyor. Siz de o sırada debriyaja basıyorsunuz aracı rahatlatmak için. Sonra vites değiştirmeden tekrar debriyajı kaldırdığınızda, eğer gaz vermezseniz veya hızınız bir şekilde artmadıysa, yine mevcut vites için gerekli hızı sağlayamayacaksınız. O yüzden 1 ve 2 arası mecburen gidip gelmek gerekiyor. Sarsmadan düzgün yaparsanız vites geçişlerini, diğer türlü vites değiştirmeden sarsa sarsa yavaşlayıp hızlanmalarınıza göre çok çok daha az zarar verirsiniz debriyaj balatasına.

Motor gaza basmadığınızda rölanti devrinde durmaya çalışır. Haliyle 2. viteste gazı bıraktığınızda araç ilk anda kendi ağırlığı sebebiyle yığılır gibi olur fakat hemen sonra rölanti devrine çıkmaya çalışırken dişli oranına göre bir miktar hızlanır ve belli bir hızda sabit olarak gider/gitmeye çalışır (eğim yoksa). Tabii bu yüksek viteslerde olmaz (anormal tork üretmiyorsa tabii araç), ilk iki viteste olur genelde. Dizel araçlarda tork yüksek olduğundan aniden hızlanma hissini yaşıyorsunuz. Özetle normal bir durum yani.

Bunu yumuşatmak için mecburen ya debriyaja basılı vaziyette bekleyeceksiniz, ya vites düşüreceksiniz ya da boşa alıp debriyajı bırakıp sonra duruma göre tekrar uygun vitese geçeceksiniz. Debriyaj balatasına zarar veren şey yarım debriyajdır, bu şekilde balata sürtmeye/aşınmaya devam eder. Ya tam kavrama yapmalı ya da tamamen ayırmalısınız. Debriyaja basılı tutmak balatayı korurken yayı yıpratır. Ama burada bahsettiğim yıpranma/aşınma öyle hemen olacak bir şey değil, binlerce kilometreden bahsediyorum. O yüzden abartmamak kaydıyla istediğiniz gibi kullanın, kısa vadede bir şey olmaz.

Ama en sağlıklısı ya viteste durmak ya da hızlıca boşa almaktır (debriyajı bırakarak ve sadece düşük hızlarda).

Önce şunu belirteyim. Düz yolda giden araç, yokuşa falan denk gelinmediği sürece 2'den 1'e alınmaz. Araç sadece tamamen durdu ise ya da artık durmaya çok yakın ise 1'e alınır.

Giden aracı 1'e alırken zor geçer zaten. Bunu sürekli yaparsanız o şanzımanı bir süre sonra elinize alırsınız.

Sizin yaptığınız şey temelde doğru aslında. Yani araç 2. viteste ise ve 1000 devire doğru iniyorsa, gaza da basmamanız gerekiyorsa debriyaja basmanız lazım ki araç hızlanmasın. Bu arada ikinci viteste giden araç yine yokuşa denk gelinmediği sürece stop etmez. Devir iyice düştükten sonra tekrar bir miktar artarak yürümeye devam eder. Bu hız yeterli ise debriyaja basmanıza gerek yok. Ama atıyorum önünüzde bir araç var ve yavaşlıyor ya da ilerde trafik var. O zaman debriyaja basıp boşa alıp ayağınızı frenin üstüne koyarak ilerlersiniz. Trafik durunca da durursunuz.

Yıllık bakımda debriyaj balatası değişmez. Dizel arabada 2. Viteste debriyaja gerek yok, debriyajsız halletmeye çalış, alışırsın. Debriyaj sadece vites geçişlerinde ve kalkışlarda kullanılır, araba yarım debriyajda sürülmez, tam debriyaja alınıp boşta gidilmez. Bunlar hem arabaya zarar hem güvenli bir sürüş tarzı değil.

Tam olarak aynı şeyi ben de yaşıyorum ve ben de 4-5 aylık şoförüm. Yavaşlamam gerektiğinde araç titremeye başlamasın diye debriyaj kullanıyordum. Sonradan daha uygun bir yöntem fark ettim. Debriyaja basmak yerine vitesi boşa alıyorum, ondan sonra istediğim kadar ve vites düşürmek gerekmeden frene basabiliyorum. Tekrar hızlanacağım zamansa o anki hızıma göre (ki genelde araç durmak üzere değilse 2. vites oluyor bu) uygun vitese takıp gaz vererek devam ediyorum. Gayet akıcı oluyor.

Örneğin bir kasise yaklaşırken boşa alıyorum, yavaşça frene basıyorum; araç boşta olduğu için yavaşlamaya başlama hızınız kaç olursa olsun hiç titreme olmuyor. Uygun hıza geldiğimi düşününce vitesi takıp gaz vererek devam ediyorum. Kavşaklarda da aynı şey. Kavşağa yaklaşırken boşa alıp yavaşlamaya başlıyorum, vites düşürmem gerekmediği için dikkatim kavşakta oluyor. Kavşak girişinde durmamı gerektirecek bir ortam yoksa hızıma uygun vitese takıp devam ediyorum; durmam gerekiyorsa da durana kadar frene basıyorum ve araç boşta olduğu için gayet rahat bir duruş oluyor.

Verdiğiniz her cevap çok kıymetli oldu gerçekten. Çok çok teşekkür ederim hepinize.

Anlattigin olayda bir yerde bir sikinti var. Gazdan cektiginde hizlanmmamasi lazim, aksine yığılır araba. Bir yerde bir yanlış var. Debriyaja basmani gerektirecek bir durum da olmamasi lazim duracak kadar yavaslamasigin surece. Ve Debriyaja neden basma ihtiyaci hissediyorsun anlamadım o kismi.
Bir seyleri yanlis yapiyorsun ama gormek lazım simdi o esnada.
Gazdan cektiginde araba hizlanmaz ama.

Baahettigin durumda gaza basmiyorsun ama arac rolanti hiziyla halen ondeki trafikten hizli gidiyor diyorsan bu durumda bir noktada debriyaja basman lazim zaten ki ya duracaksın ya da vites düşüneceksin zaten. Bunu da devir dusup arac sarsilma noktasina gelmeden yapacaksin haliyle.

Sorun yaşamazsın ama 2 yaşını geçmediyse veya bu zamana kadar hep yetkili servis bakımlı ise üstünden çok geçmeden servise gidersen garantisi ya da iyi niyet garantisi devam eder.

ben 2 senede bir değiştiriyorum yağı. az kilometre yapıyorum. bi sorun olmadı şimdiye kadar.

Avrupa'da çoğu insan hiç yağ değiştirmiyor arabasında ve motor yatak sarıp pert olana kadar kullanıyor arabayı. Bizde araba değerli olduğu için gözümüz gibi bakıyoruz. Hiçbir araba aha 10000km oldu aha 1 yıl oldu ertesi gün motoru bozacağım diyerek çalışmaz. Bıraksan belki senelerce o şekilde çalışabilir ama ideali 10binde bir veya senede bir. Uzun lafın kısası hiçbir şey olmaz.

mümkün mertebe sol tarafa ve solunuzda kalacak çizgiye göre hizalayın kendinizi. siz kendi şeridinizde kaldığınız sürece kafa kafaya çarpışmazsınız merak etmeyin.

Direksiyon hakimiyetini zamanla kazanırsınız. Aracın sınırlarına da alışınca özellikle dikkat etmeniz gereken bir şey olmaktan çıkacak bu durum.

İlk etapta alışkanlık kazanmak için şuna dikkat edebilirsiniz: www.youtube.com

Kullana kullana kazanılıyor o alışkanlık. Ben de öyle öğrendim.

sakin trafikte sağdaki emniyet şeridi ve soldaki bölünmüş yol çizgilerini dikiz aynalarından takip edin. önden bakınca çizgiler ön panelin neresine geliyor sağlamasını yapın. zaman içinde alışılıyor.

Lastiklerin havasını kontrol ettin mi çekiyor olmasın araç orantısızlık varsa?

Hemen önünüze bakarak dengelemek hatalı olur, ileriye bakarak ayarlamalısız. Karşıdan araba gelirken arabaya direk bakmak da sizi yanıltır. Kendi şeridinizin ortasına ama ileriye doğru bakın. Sağa viraj dönerken sağ şerit çizgisinin en ileri noktasına odaklanın. Sola dönerken de sol şeritin en ileri noktası.
Zamanla alışırsınız. Başlarda şerit içine sığdırmak zor olur.

Uzağa bakarak sürmelisin şerit çizgilerine değil. O zaman hem düz sürersin yalpalamazsın hem de şeridi ortalarsın. Ama bu zaten bir problem değil. Direksiyon başında daha fazla zamana ihtiyacın olduğunu gösteriyor bu durum sadece. Alışman gerek, daha fazla sür, düzelir.

Asıl nizami olanı zaten yola bakmaktan ziyade yolun etrafına bakmak sürerken. Çünkü yolunda giderken bir şey olmaz. Tehlike sağdan soldan arkadan gelir o nedenle aynaları kontrol etmek, kavşaklara dönüşlere daha varmadan çok önceden araba geliyor mu gidiyor mu yaya var mı gözlemlemek gerekiyor. Buna planlı sürüş diyorlar sanırım Türkçesini bilmiyorum zira bunu Türkiye'de öğretmiyorlar. Yolda henüz ulaşmadığın noktanın planını daha oraya varmadan yapma durumu. Yani 100 metre ilerde sokak kesişimi var ışık yok sağına soluna aynalara 100metre öteden bakmaya başlamak buna göre plan yapmak vs.

uzağa bakarak +1
aynı bisiklet gibi. dikizden veya arabanın burnundan hiza yapmaya çalışırsan çok yalpalarsın. zamanla oturacak zaten.

uzağa bakman gerekiyor genelde. ama kendini hizalama ihtiyacı hissedersen sol tekerin sol ayağına yakın olduğunu düşün ve arabayı ona göre hizala.

Super Pang

pang

Tek jetonla bitirirdim bunu, bi de snow vardı.
Çok zevkliydi nan :(

Çok ütopik bir senaryo. Zira balık hastalıkları konusunda çalışmalar çok kısıtlı, ayrılan bütçeler dünya genelinde bugüne dek fazlasıyla az. Bu nedenle hangi patojen hangi balığı spesifik olarak hasta ediyor tam olarak kimse bilmiyor. Ayrıca bu tip biyolojik ıslah yöntemleri risklidir. Avrupa'da bir nehre japon balığı koymaya kalksanız bu bile yasalarla belirlenmiştir yasaktır. Yıllarca çalışma yapılması gerekir ve bilim insanları arasında mutabakat kurmak gerekir ıslah öncesi. Bizde baraj gölüne düşünmeden etmeden sudak atarlar sazanları yok ederler. Şimdi dsi bir çok baraj gölüne sazan üretip balıklandırma yapmaya çalışıyor bu hatayı düzeltmek adına.

sayıları gereğinden fazla olursa zaten sonra azalmaya mahkum olurlar. bunlar bir dengeye oturmuş neden değiştirilmek istensin ki... dış etkenlerle soyu tükenen hayvanların sayısını artırmak dışında müdahale etmek saçma.

ücretsiz olarak openshot var. linux, windows, macos. hepsinde çalışıyor bildiğim kadarıyla.

Movavi crackli versiyonu her yerde var bul indir her işini görecek.

Lipom olabilir

nasır

Nasır değil, nasır ciltte olur, bu şey deri altında. Doktordan geldim şimdi hiçbir fikirleri yok. Röntgen çekilecekmişim. Lipomu sordum orda olmaz hem daha yumuşak olur dedi doktor.

Millet yasa disi yollardan (uyusturucu satmak vs) kazandigi parayi harcayamasin diye.

Bu isleri yapinca eline para gecer belki ama o parayi sana kullandirtmazlarsa bu pis isleri yapanlar da azalarak biter diye umuyorlar ama tabii ki bir sekilde bu kara paralar aklaniyor.

kaynağı belli para kazanılmış, hak edilmiş paradır. çalışarak ya da yasal ticaret yaparak elde etmişsindir.

kaynağı belirsiz para çalışmadan, yasal ticaret yapmadan kazandığın ya da doğrudan çaldığın paradır. buna uyuşturucu, insan ticareti, rüşvet, gizli kapaklı işler dahil.

Baska ulkeden geliyorsa orada nasil kazandigini sorgular mi her zaman ulkeler? En azindan ne olcude?

Işin problem olan kısmı uluslararası ilişkiler. Abd türkiye de kaynağı belirsiz para tespit ediyor. Sonra turkiye yi uluslararası arenada sıkıştırıyor. İşi mahkemeye taşıyor. Tazminat ödetmeye çalışıyor...

İşleme, tutara, kişiye göre değişen çeşitli kriterler var. Mesela Türkiye için MASAK'ın websitesine bakarsanız finansal kurumların hangi işlemler için "şüpheli işlem bildirim formu" doldurması gerektiğini görürsünüz. MASAK da bu raporlara göre soruşturma başlatabilir.

her bankanın kendi risk birimi var, MASAK var, BDDK var. birileri göz yummadıkça o miktarda paralar kaynağı yasa dışı ise asla giremez.

dipnot: eğer bu para bankacılık sisteminde ise zaten aklanmış demektir, yani suçtan elde edilmiş olsa bile o bağ kopmuştur. bu noktada başka ülkeye yollanır, kılıf bulunur vs. vs. tespit edilebilir istenirse, belki suçu kanıtlayamazsın da paranın orijini tahmin edilir yani.

Ben de kaynak yapayım; bir gün altcoinden vs voleyi vurduk diyelim, banka hesabımıza 1-2 milyon lira gönderdik binanceden vs. Banka veya devlet bunun hesabını sorar mı

@beni sen öldürme
Sorar. Daha doğrusu sen dersin kriptoparadan elde ettiğim kazanç diye, onlar da gelir vergisini öde bakalum derler, ödersin. Kriptopara karapara değildir, vergisi verilmemiş yatırımdır.

Kime belirsiz ben soruyu tam anlamadim.

Nereden buldun yasasi bizde ac kapa seklinde surekli oynanir. En son kaldirilmisti diye hatirliyorum.

hocam inancini kirmak istemem ama normal bir kisinin ekran degistirmesi cok zor.
ben uc kere denedim hep elime yuzume bulastirdim
sen ekrani al telefoncuya ver ben son 8-9 seferdir oyle yapiyorum (telefon ekranimi 12 kere kirdim bu konuda cok tecrubeliyim)

çok zor değil ya. söktüm zaten ama ısıtma kısmında kaldım. saç kurutma makinasıyla ısıtırım zarar görmezse. içinde de fotoğraflar, mesajlar var o yüzden vermek istemiyorum. zaten pek para da etmez artık bu telefon. denemiş olayım diyorum.

fon makinesi yeterli isiyi saglamayabilir, denemek lazim. gerci ekrani korumayacagin icin biraz daha agresif girisebilirsin kirilsa da bir sey olmaz sonucta.

aliexpress falan ugrasmani onermem. bozuk cikar bin turlu is. ekranlar var burada da fiyat farki fazla degil.

Doğru alet edevat yoksa deneme bok edersin.
Aliexpress'ten seneler evvel ekran almıştım bir değişiklik yoksa alınıyor diye biliyorum.

Plastik prytool yani böyle kanırtma çubuğu, vakumlu çengel, bolca plastik kartvizit, heatgun yani sıcak hava üfleme cihazı gerekiyor. Saç kurutma makinesi yeterince ısıtamayacağı gibi havayı tek bir noktaya üflemiyor işe yaramaz yani, mümkün mertebe telefonun geri kalan kısmını ısıtmadan yapmak gerekiyor.
%99 mundar edersin telefonu eğer doğru dürüst alet yoksa. Bu konuda garanti verebilirim:)

(Bkz: ısı tabancası)

saç kurutma maalesef yeterli sıcaklığı vermez, şu an halihazirda bozuk olan ekranda deneyip fikir edinebilirsiniz

Çok yeni bir model olmadığı için ekranı bizim ülkede daha ucuza bulursun bence, talep olmayan bir model olduğu için parça fiyatı güncellenmemiş ve elden çıkarmak istenildiği için ucuz olacaktır.

Bir çok kez ipad ve telefn ekranı değişmiş biri olarak "dene, korkma" derim ama ısı tabancası ya da ekran sökmek için özel ısıtıcı yoksa işin çok zor olacaktır.

Ekran çevresini iyice ısıtıp yapıştırıcının yumuşamasını sağla, ekran ile kasa/çerçeve arasına kartvizit ya da iskambil kağıdı sok.

4-5 tane kartvizit ya da iskambil kağıdı yeterli bu iş için, kartlar ekranın altına girebiliyorsa ısı yeterli gelmiş ve yapıştırıcı yumuşamıştır zaten.

O modelde film bağlantısının nerede olduğuna bak youtube'dan, film olan yere kart vs sokup filmi yırtma.

Sökerken büyük ihtimal acemilikten dokunmatik ekranı kıracaksın, bu yüzden dokunmatiği üzerinde olan ekranlardan al.

Edit: Bu modelde çerçeveli değişim seçeneği varmış, kesinlikle ekranı çerçeveli alın. Dokunmatik ve lcd çerçeve üzerinde olacak zaten, sadece sök tak yapacaksınız.

Yapıştırma ihtiyacı yok yani.

Valla ilk çocuğun yoruculuğundan şikayet eden kim varsa 2. çocuğu da yapıyorlar çevremde. Yalnız kalmasın diye düşünüyorlar.

Tek çocuklu olan da var, iki çocuklu olan da. Zaten çılgınlık olduğu için artık eskisi gibi 3, 4 çocuk yapanlar çok yok. İnsanlar en fazla iki tane yapıyor.

Tek çocuğa her şeyi akıtmayı da yanlış buluyorum. Bu sefer de şımarık çocuklar ve onların çocuğum dâhi sendromlu aileleri türüyor. Dünyanın sorunlarını, geleceğini ve maddi ve manevi durumu düşünerek karar vermek lazım.

Yapılabiliyorsa 2 çocuk bence. Tek çocuk kardeşlik hissiyatından mahrum büyüyor

Şu an yurt dışına çıkıyorum. Tek çocuk olsaydım ailemi çok zor geride bırakırdım diye düşünüyorum. İyi ki 2 tane kardeşim var diye çok şükrettim. Başlarına bir şey gelse bir ihtiyaç olsa dünya hali 2 tane daha evlatları yanında.

Tabii ki ekonomik olarak kurtarabilecek durum varsa böyle. Yoksa olmaması olmasından iyidir.

Bu ekonomide iki çocuk yapan kişinin cesaretini kutlarım.

Biz iki kardeşiz. Devlet okullarında okuduk. Tek babam çalışıyordu memurdu. Orta halli bir çocukluk geçirdik. Şimdi aynı şartlarda iki çocuk okutulamaz. Devlet okullarının içi bomboş. Sağlık desen devlet hastanelerinde sıra yok. Özeller çok pahalı. Kırtasiye pahalı, her şey para. Nişanlım da aynı şekil anası babası memur. Kolejde okutmuşlar mesela iki çocuklarını da. Biz nişanlımla tek çocuğu bile okutamayız özel okulda şu an örneğin.

Tek çocuğu en azından iyi şartlarda okutmaya çalışmak kaynakları bölmemek daha iyi.

yeni nesil evlilerden sıfır çocukla devam eden çok etrafımda, cocuklu olanların da çoğu 1 cocuklu.

3 cocuk genelde ikinci denemede ikiz tutturan talihsizlerde görülüyor :)

cevremde ben dahil herkes daha yeni ilk cocuklari yapiyor, yaslar 30 ustu. cocuklar arasinin ideali 4 yil olsa 30lu yaslari tamamen bebe yorgunluguyla gecirmek demek oluyor 2. cocuk. aslinda zamaninda 3 cocuk isteyen biri olarak burada kalmayi dusunuyorum simdilik.

2. cocugun motivasyonu cocugumuz yalniz kalmasin kardesle buyusun
oluyor ama biraz yanlis sanki 2.yi ilki icin yapmis olmak. ustelik ilk 2 yil tamamen yorgunluk, uykusuzluk. tam rahata ermisken 2. kez ayni surece baslamak beni korkutuyor su an. 2.yi yapanlar ise o zor donemlerin unutuldugunu, insanin kucuk bi bebegin varligini ozledigini soyluyorlar. simdilik dusunmuyorum ama onumuzdeki yillarda ne hissederim onu da kestiremiyorum.

Bizim ufaklık 2 yaşında. Biz çocuk düşünmeye başladığımızdan beri kardeşlik çok güzel bir şey, yaşlı ebeveynler olacağız, birbirlerine destek olurlar mantığıyla iki çocuğumuz olsun istiyoruz.
3 çocuğu olan biriyle konuştum, ya ilkiyle arasını kısa tutmalı ya da 4 yaş olmalı diyor tecrübeyle sabitleyerek. Bakalım :)
Maddi olarak iki çocuğa orta üstü, tek olursa üst kalite bir eğitim/hayat sağlayabiliriz. Biz orta karar ailelerde büyüdüğümü için orta/üst de üzmez çocukları diye düşünüyoruz.

Ama çevremde çoğu tanıdığım tek çocukta kalmaya daha sıcak bakıyor.

Şu an hamileyim, fikrimiz değişmezse büyük ihtimalle tek çocuğumuz olacak.

Biz üç kardeşiz, kardeşlerimi çok seviyorum. Üçümüz de özel okullarda ve üniversiteyi büyük şehirlerde okuduk. Ama annem ve babam bu süreçte kendilerine hiç yatırım yapmadılar, istedikleri seyahatlere gitmediler, bir şeyler satın almak sözkonusu olduğunda hep tutumlu davrandılar. Ben en büyüğüm, kardeşlerim var ve eğitimleri önemli diyerek yapmak istediğim birçok şey için aileme maddi desteği dile getirmedim bile. Hep sorumluluk sahibi olmak zorunda kaldım, iyi gelirimiz olmasına rağmen hep tutumluydum, vs.

Ailemi elbette çok seviyorum ve bizim için yaptıkları fedakarlıklardan dolayı minnettarım. Fakat çocuğum için, eşim için, kendim için bu hayatı istemiyorum açıkçası. Çocuğumuz için gerekli maddi kaynakları sağlarken, biz de istediğimiz seyahatleri yapalım, kendimize gerekli gördüğümüz yatırımları yapalım istiyorum. Bu türden bir yaşamın hepimiz için daha mutlu ve sağlıklı olacağını düşünüyorum.

Tek çocukların şımarık olacağı konusuna da asla katılmıyorum, birçok tek çocuk arkadaşım var, şımarıklıkla uzaktan yakından alakaları yok. Öte yandan kardeş(ler)i olup inanılmaz şımarık olan insanlar tanıdım. Tamamen yetiştirmeyle alakalı.

bizim sülalede ikiden fazla çocuk yapan yok ama çevreme bakıyorum millet 3 tane yapmazsa ölecek hastalığına yakalanmış.

Etrafımda çocuğu olan herkes pişman ama kimse söylemeye cesaret edemiyor. Herkes yorgunluktan geberiyor. Hiçbir şeye vakitleri yok. Paraları da yetişmiyor adam akıllı. Kaygıları büyük. Bugün yaptığın çocuk 23 yıl sonra %90 işsiz olacak çünkü işgücü ihtiyacı azalırken nüfus korkunç artıyor.

Yurtdisindayim, cevremde millet ya hic cocuga bulasmiyor, ya da bulasiyorsa cogunlukla "kardesi olsun" kafasiyla 2 cocuk yapiyor. 3 yapanlarin anladigim kadariyla cogunlugu kaza kursunu.

Ben hep 2 cocuk isterdim ama buyuk ihtimal tek cocukta duruyoruz. 2.nin altindan kalkabilmek icin gerekli olan seyler:

1 - Cocuk seven bir hanim
2 - Para
3 - Bakim konusunda yardimci olacak buyukler.

Bunlarin birinde sikinti varsa problem cikmaya basliyor, ikisinde sikinti varsa oldukca zorlaniyorsun. Bende hepsinde sikinti oldugu icin hic bulasmama karari aldim/aldik. :)

Çocuk bakımı gerçekten zor ve yorucu. Üstelik biz Türk milleti olarak çocuğu hem şımartıp hem de aşırı kendisine güvensiz yetiştiriyoruz. Büyük çoğunluk böyle maalesef.

Maddi olarak beni çok zorlardı çünkü ilkine sağlayacağım imkanı kısıtlamış olurdum. Madden çok rahat olsam, yatılı bakıcı tutacağımı bilsem o zaman düşünebilirdim. Yoksa çok zor.

bugün telefon değiştirseydim bütçemi belirledikten sonra şunların ardından arayacağım son özellik olurdu:

-batarya kapasitesi

-ekran çözünürlüğü

-ekran yenileme hızı

-hafıza kartı desteği

-kulaklık çıkışı

-güncelleme desteği

başkası için rahatlık sayılabilir belki ama şarj aparatı yine kabloyla fişe bağlı olmak zorunda ve telefon şarj olurken alıp uğraşamıyorsun. bence fazlalık ve aramaya değmez.

olmazsa olmaz değil. hatta bence bir miktar zorlaştırıyor işi. telefon şarjdayken oyun oynamak ya da yazışmak ya da ne bileyim konuşmak istediğinizde şarj ünitesiyle birlikte mi elinize alacaksınız? bu pek mümkün olmadığı için bence çok da gerekli bir şey değil. apple magsafe şarj ile buna bir miktar çözüm getirdi (mıknatıs ile yapışıyor telefona) ama yine de pek bir kolaylık sağlamıyor. yani ha mıknatıs ile telefona yapışmış şarj aleti ha elinle kabloyu kendin takmışsın. ne fark var?

sanırım kablosuz şarjın tek güzel yanı araç içindeki şarj üniteleri. o da araç sürerken tek elle kabloyu tak çıkar uğraştırmadığı için.

Büyük gereklilik değil.

En başta benim için şarj süresi daha önemli. Benim telefonda (S20+) hızlı kablosuz şarj açık olsa bile kablo gibi şarj etmiyor. (Diğerlerini, özellikle iPhone'ları bilmiyorum, normal olanı da bu galiba.)

Bir de telefonu sabit tutma gerekliliği ev ortamında yorucu. Bende Samsung'un kablosuz powerbank'i var, bir yerde otururken kablo kalabalığı ile uğraşmadan şarj etmek güzel, çok gerekirse powerbank ile telefonu beraber elinizde tutarsınız ama yine de olmasaydı da olurdu bence.

Özellikle tercih sebebi değil benim için kısacası.

Heralde tek güzelliği arabada varsa derim ama açıkçası android auto misal birçok arabada hala kablolu çalışıyor. Haliyle kablo takınca şarj olduğu için de gerekli olmuyor.

Bence şu an çok gerekli değil, seçimde önemli bir filtre olduğunu düşünmüyorum.

@biseysorcaktim'a ben cevap vereyim madem: tabii ki. böyle düşününce "e hiç olmasa da olur" hissiyatı yaratıyor haliyle.

Kablosuz şarj ediyorum telefonu bir senedir ama olmasaydı da dert olmazdı. Özellikle kabloyla 1-2 saatte şarj oluyorsa bir telefon hiç gerek yok zira kablosuz hızlı şarj olmuyor telefonlar. En azından benimki olmuyor zaten cihazlar da 10w 15w kadar besliyor en fazla.

şu anda gereksiz.

muhtemelen apple yapacak ilk olarak, sadece kablosuz olarak şarj edilebilecek telefonlar bir süre sonra. o zaman bir işe yarar, cihazdan bir port daha eksileceği için.

dediğim gibi şu anda hiçbir numarası yok.

Series s 4 bin, laptop 13 bin. Series s alıp, macbook u da tutmak en güzeli bence.

Series s + film için mi box s.

Film dizi olayını tvden izliyorum, laptop mobil olması sebebi ile oyun için düşünmüştüm.

Series S parasına göre en fazla oyun deneyimi sunan alet şu an. Rakipsiz bu konuda.

Gaming Laptop denen şey aslında bir ucubelik ancak gereklilik sonuçta. Bende de var 2 tane. Ekran kartı denen hede yüksek güç tüketir.
yüksek güç tüketimi+kısıtlı alanda kısıtlı soğutucu+mobil cihaz=ucubelik.
Fiyatına göre alacağın performans da yerlerde olacaktır. El mahkum ise alınır gaming laptop.

oyun laptopu alacaksan msi en iyilerden biri. tabi ge serisi üzeri daha iyi.

Çıktı mı bilmiyorum ama Steam deck al bence o da bir seçenek olabiliyorsa senin için

Saçacak fazla paranız yoksa şu pahalılıkta sadece oyun oynamak için en az 10K verip oyun bilgisayarı almak çok mantıklı değil bana göre. PC'ye alıştığınızdan konsolda oyun oynayamama veya zevk alamama (mesela ben) gibi bir durum olmayacaksa arkadaşların da dediği gibi Series S oldukça iyi bir seçim.

Bununla birlikte çok büyük paralar para harcamadan da gayet oyun oynayabilirsiniz. İlerleyen teknolojiyle birlikte Geforce Now, Amazon Luna, Xcloud gibi oyunu buluttan stream ederek oynama servisleri ortaya çıkmaya başladı ve çok cüzi fiyatlara (yani bilgisayara harcayacağınız parayla kaç yıllık abonelik alırsınız) abone olarak bilgisayarda veya konsolda oyun oynama deneyimine denk bir seviyede oyun oynayabilirsiniz. Bu sektörün lideri şu anda Geforce Now ve ben 6 aylık aboneliğe 250 TL gibi bir rakam veriyorum. İlk çıktığı dönemkine kıyasla daha az oyun var, çünkü birçok büyük oyun yayıncısı oyunlarını kaldırdı saçma gerekçelerle ama şimdi geri dönmeye başladılar. Geçtiğimiz günlerde EA tekrar teşrif ederek bazı oyunlarını getirdi ve daha çok oyun gelmesi bekleniyor. Battlefield 1 bunlardan biri ve 2 gündür oynuyorum. Bu sistem olmasa oynayamazdım. Macbook'da, eski külüstürde, akıllı telefonda falan her yerde oynayabilirsiniz. Her neyse EA'nin bu hamlesiyle diğer giden büyük yapımcıların çark edip dönme umutları yeşermeye başladı. Ama yine de çok oyun var. Bununla birlikte henüz Türkiye'ye gelmeyen Xcloud var ve yüzlerce oyunun bulunduğu Gamepass üzerinden oyunlarınızı stream ederek oynuyorsunuz. Yine şu an sadece Amerika'da hizmet veren ve erken erişim döneminde olan Amazon Luna var. Amazon sunucularını kullandığı için iyi harika bir deneyim sunuyor. Google Stadia'ya falan değinmiyorum bile.

Bilgisayar almadan önce Geforce Now'ın ücretsiz sürümünü Steam'deki ücretsiz bir oyun ile deneyin bir şey almadan önce. Sonuca göre kararınızı verirsiniz.

600'e bulabilir misiniz bilmem; ama ecco veya geox olabilir.

www.hepsiburada.com
Şundan aldım geçen aylarda gayet iyi memnunum öyle anormal pahalı da değildi.

geçende tuzla marina'da asisc'in outlet'i var, oraya gittim. asics'lerin çoğu 600 liranın altında.

Skechers istediği kadar rahat olsun hacı hemen dağılıyor böyle boktan ayakkabı görmedim.
bütçeye uygun the north face al geç derim. mesela bu tip rahat www.morhipo.com

Adidas Run 60S 2.0

www.adidas.com.tr

Windows virus korumasını kapattıktan sonra kmspico uygulamasını pc ye indirerek tek bir tuşla windowsunuzu cracklemiş olursunuz. Virus programlarını kapatmak önemli yoksa virus olarak algılanıyor ve dosya siliniyor. Crack yapıldıktan sonra isterseniz açabilirsiniz.

Youtube'a windows programsız aktivasyon falan yaz bin tane key çıkıyor lol.

Arsa fiyatları da etkili. Türkiye'de şehirler yeni yeni oluşuyor. 100 yıl önceki Paris bugünkü Paris'e benziyordur ama 100 yıl önceki İstanbul, Ankara şimdiki İstanbul, Ankara değil. Türkiye'de arsa yola yakınsa, yanında alışveriş merkezi, bırak alışveriş merkezini sağlık ocağı, eczane, market, okul varsa fiyatı hemen artıyor.

sizin sorunuzu ben arsa fiyatından bağımsız olarak anladım dissendiumun aksine.

dolar, çelik fiyatı, beton fiyatı, işçilik, malzeme bunların hepsi arttı. o yüzden.

bi de eskiden deprem meprem hak getire idi. dört kolon arası tuğla diz geç. artık öyle değil

Çünkü ekonomi bok gibi.

2010ların başında atanan bir öğretmen bile rahat bir şekilde 0 araç alabiliyordu ülkede(Dacia logan, Sandero, Renault Symbol 18-22k arası fiyatları vardı) şu an bu araçlar 180 bin lira bandında. Yeni başlayan öğretmenin maaşı 5.200 lira.

Oradan hesap edin :)

Hammadde pahalandi cok dogal olarak. Cunku hammaddeye olan talep artti, arz ise talebe gore daha az artti. Iscilikten de ote durum bu. Ayrica modern evler ile gecmisteki mustakil afedersiniz ama rezalet kalitedeki evleri kiyaslamamak gerek. Gunumuzde evet cok kotu iscilik ve evler var ama her halukarda daha iyi oldugu muhakkak.

Bu tüm dünyada böyle bu arada. Küresel bir enflasyon var. Babam yevmiye ile çalışarak 4 çocuk okuttu ve ev yaptırdı. Şimdi anca mutfak masrafına yeter o para

butun dunyada boyle +1

toprak vs. hep sınırlı bir kere.

ve inanmasi guc ama cok degil, 1970 senesinde dunyanin nufusu 3.6 milyarcikti. su anda 7.8 milyar. 1970'e gore 2 kattan fazla insan yasiyor!

dunyada bu sure zarfinda cok zenginler cok daha zenginlesti (gelir dagilim adaleti daha cok bozuldu), zengin olmayanin gelirleri ise cok az artti. o yuzden arsa fiyatlari uctu. cunku ev yapmaya deger arsalari zenginler aldi / satti, kendi varlik seviyelerine gore. az gelirlinin yetistiremeyecegi fiyatlara yukseldi.

bir de eskiden... kazmayi kuregi cakip ev yapiyordun arsana, kimse de "hayirdir birader napiyorsun" demiyordu. dedem istanbulda bir yere yapmis mesela 4 katli bina. cogunu da kendi elleriyle yapmis ha! hala da duruyor ama gorsen icine girmeye korkarsin deprem olursa diye. imar affiyla falan gecti hepsi. simdi kafana gore yapamiyorsun projesi izni harci haraci rusveti b*ku pusuru de baya masraf. ve kendi kafana gore yapsan asla hesaba katmayacagin seyleri guvenlik vs. sebeplerle yapmak zorundasin.

bir cok seyin hammadesi ve islenisinde su anki kadar disa bagimli degildik saniyorum, iyi bildigim bir konu degil ama onun da etkisi var sanirim.

Alım gücü büyük etken ama son 2-3 senede bu kadar enflasyon arttı ve alım gücü bu kadar azaldı. Eskiden bu kadar özenli ve sağlam evler yapmıyorduk, asıl en büyük etken bu.

Mesela 25 sene önce ısı yalıtımı yoktu, yapı denetim masrafı yoktu, harçlar bu kadar yüksek değildi (zaten çoğu ev de kaçak yapılırdı)

Temelde kullanılan demir ve beton şimdikinin üç ya da dörtte biri kadardı.

Arsa değerini ve bürokratik harcamaları katmadan, 25 yıl önce babanızın mal ettiği parayı altına çevirip bugünkü değerine denk gelen paraya. Babanızın yaptığı evin aynı kalitesinde evi tekrar yapabileceğime inanıyorum bir inşaatçı olarak.

kar marjları da çok yüksek

john +1
alim gucu cok dustu. eskiden bir usta yevmiyesi ile buyuk un. buyuk tup. 2 paket tekel 200 bir de trabzondan rizeye gidecek kadar yol parasi tam oluyormus. simdi o kadar degil.
ek olarak insaat kalitesi eskiden cok tiriviri. 4 tane findik dali gibi demir koy kolon yap. kolonlar zate 25 cm kalinliginda. temel memel zaten uyduruk gayrik.
e arsaniz da sizindir buyuk ihtimal.

depremden önce ev yapmanın doğru düzgün standartdı yoktu, en ucuz malzeme ile kafanıza göre yapabiliyorsunuz, şimdi kullanılacak betonundan demirine kadar her şeye karışılıyor.

ayrıca eski evlerde öyle mutfak dolabi, asansör, otopark, merkezı ısıtma, parke v.s. maliyet artırıcı unsurlar da yoktu.

Sakin ha sakin bu sekilde hazir kasa almayin, rezalet tek kelimeyle hepsi. En en en dandik bilesenleri kullaniyorlar sonra bir tane goze carpan iyi bir gpu veya cpu koyuyorlar iteliyorlar.

Oyun oynamiyorsunuz madem ekran kartina ihtiyaciniz yok, o halde bir AMD Ryzen APU ile her isinizi gorursunuz. 3400G Pro gibi bir sey isinizi gorecektir fazlasiyla. Ha daha guncel ve daha hizli daha performansli bir sey ararsaniz 5600G'ye kadar yolu var.

B450, B550 anakart, 2x 8 gb RAM xmp profili olan min 3000mhz bir ram kit ve adi sani bilinen bir markanin PSU'su(Corsair, Seasonic, Be Quiet, Silverstone vb) isinizi gorecektir.

Hocam o paraya m1 işlemcili macbook alınır,9000 çok para.İlla masaüstü istiiyorum diyosan benim kasayı satıyorum,ilgilenirsen ilan no paylaşabilirim.

Masaustu istiyorsan ve yazilimla da ugrasacaksan m1 islemcili mac mini tavsiye ederim. alabiliyorsan 16gb ramli modelini al.

Yatırım için fiziksel altın almak mantıksız. Alması dert, satması dert, saklaması dert.

Altin almak yatirim yapmak degil, deger saklamaktir. Altinin hicbir zaman degeri(kur icin konusmuyorum alim gucu icin konusuyorum) cok cok oynamaz. Hicbir zaman dusmez degeri ciddi miktarda ancak hicbir zaman oyle adami zengin de etmez. Garantici adam isidir, getirisi de ona goredir. Fiziksel altin alarak hatta fiziksel hicbir sey alarak deger saklamayi veya yatirim yapmayi onermem.

Yatırım için BTC sistemini araştırın. Altının 3 senede vereceğini 1 haftada veren coinler var. Vermedi çöktü mü? Altını aldığında zaten bekleyeceksin bunu da en fazla 2 sene beklersin. Sözüm altyapısı sağlam coinler için geçerli. BTC, eth, sol, avax, ada gibi.

ben sadece getiri bazında gram altın ve cuhmuriyetin farkını sordum arkadaşlar. tüm yatırımlarım dijitalde bir taraftan da fiziksel olarak dursun diye cumhuriyet altını da alıyorum her ay 4-5 tane.

onun haricinde nasdaq'da yüklü miktarda hisse senedi (dividends), crypto yatırımı (xmr ağırlıklı) döviz, devlet tahvili zaten mevcut. basit bir soru sordum onun cevabı hariç her şey söylenmiş :) eyvallah yine de.

En az 22 ayar olduğu sürece yatırım için farketmez. Cumhuriyet altının getirisi gramajı biraz daha fazla olduğu için daha fazla olur. Hangisini daha az marjla alabiliyorsanız o iyidir.

fotoğrafını çekebilmek için önünde engel olmaması lazım. fotoğrafı çekilen karadeliğin önünde başka bir gök cismi olsaydı nasıl görecektik?

Spiral bir galaksinin dis kolunda oldugumuz icin merkez ile aramizda 25000 isik yili boyunca uzanan bir madde duvari var.
upload.wikimedia.org

Buna karsin yapilan gozlemler fena degil.
youtu.be

Ayrica M87'de gozlenen super kutleli karadeligin kutlesi 1000 kat daha fazla bizim Sagittarius A* dan.

Windscribe

Opera tarayıcının kendi vpn'i süper çalışıyor.

Tor browser vpn değil ama aynı işlevi görüyor sonuçta.

Ucretlisi bile sorunluyken ucretsiz genelde iyi fikir degil bu konuda. Ne icin kullanilacak ona gore oneri dusunmek lazim.

kasa mı istersiniz laptop mu?
istediğiniz oyunlar daha düşük ekran kartlarıyla da çok rahat oynanır ama bence almışken iyisini alıp çok uzun süre kullanmak daha mantıklı.

eğer kasaysa: www.itopya.com

laptop: www.hepsiburada.com

kasa yanına monitör alacaksanız 144-165 hz oyuncu monitörlerine çok para vermenize gerek yok. ips panelli 60-75 hz standart bir monitör işinizi görür. onlar da ortalama 1000 lira civarı.

www.hepsiburada.com

Laptop ise bu modeli önerebilirim.

Lenovo Legion Y540 kullandım fena değil. 1660ti var üstünde.

Asus TUF 1660ti'li bir arkadaş aldı geçen çok memnun.

Eşime Razer Blade 15 2020 aldım yine 1660ti var üstünde beğendim şahsen çok çok kaliteli.

Bunları öneririm. 1660super/1660ti altına düşmeni önermem ekran kartında. 1080p'nin midrange kartı budur. Uzun süre götürür. Ha bütçe varsa 3060'lı bir şeyler öneririm zira rt core sayesinde dlss 2.0 kullanarak uzun yıllar fps sorunu çekmezsin.

Not: 3050 ve 3050ti gibi 4gb vram'li laptopların geleceğini pek parlak görmüyorum.

Üstteki arkadaşın önerdiği gibi 1660 veya 1660ti çok daha iyi olur tabii ama bütçenizi 3 - 4 bin tl aşacak olduğu için 3050 önerdim. 3060 almaya kalkarsanız zaten minimum 5000TL daha ödemeniz gerek.

basit oyunlar oynayacaksanız, ufak gpu'lu iş laptoplarına bakabilirsiniz, yük olarak da hafif olurlar.

mx350'li bir 14 inç laptopta hem menajerlik, csgo gibi oyunları oynayabilirsiniz, hem de yükte hafif olur zira bu iş laptopları ağırlık konusunda 1kg civarında oluyorlar. bu modellerin cpu'ları ve gpu'ları enerji tasarruflu ve hafif oluyorlar.

eski cod oyunlarını da oynayabileceğinizi düşünüyorum, ilgilendiğiniz oyun adının yanına mx350 yazıp call of duty youtube videolarına bakmayı deneyin.

fazla tıraş cildi bozar diye boşa dememişler herhalde.

Proglide 5 ile her gün ters yönlü sinek kaydı traş oluyorum.
Sorun yok.
Cildini nasıl alıştırdığına bağlı

her gün ustura ile tıraş olunur ama bu cildinizin yapısına ve sizin tekniğinize bağlı.

cilt hazırlığı önemli. köpük veya jel ile ustura tıraşı çok yorar cildinizi. iyi bir sabun/krem (mümkünse arko, derby falan olmasın) ve fırça ile cildinizi iyice yumuşatın. köpük biraz ıslak kalmalı ve içinde hava kabarcığı olmamalı. en az 2-3 dakika dairesel hareketlerle fırçalayın. en sonunda badana yapar gibi köpüğün eşit yayılmasını sağlayın.

usturayı da sert tutup bastırmadan kullanın. kullandığınız jilet çok keskin olmasın, konforlu (gilette silver blue, nacet, astra, voskhod gibi) olsun.

tıraşın sonunda soğuk suyla durulayıp yatıştırıcı balsam sürün.

Asker ya da polis değilse bir insan neden hergün tıraş olur yahu kendine eziyet etme bu kadar.

@bana kedicik derdi
Hizmet sektöründen çalışırsan anlarsın.

Bizde böyle de geç haha

Söyleyene göre mana vermelisin.
Kötü alışkanlıklara sahip ise bunu diyen, olumlu olarak algılayabilirsin.
Bana da bir keresinde söyleyen biri olmuştu. Söyleyeni de yakından tanırım. Neredeyse nefsine tabi olarak bir çok yol var bu kişide.

teşekkür ederim,
ben normalim, diğerlerinde sorun var.
hayat
biliyorum
evet, aslen marsda yaşıyorum
bir ben var benden içeri
haklısın

bunların hepsine hafif küçümser gülümseme ekleyebilirsin.

İşine gelirse.

ben iyiyim ama cevrem kötü.

Hangi konuda ilginç olduğunu düşünüyorlarsa o konuda ne düşündüğünü söyleyebilirsin.

Veya

Herkesin ne acaiplikleri var, kabul edilmek için saklıyorlar, ben saklamamı gerektirecek kadar önemsediğim birini görmüyorum, saklamıyorum
Diyebilirsin

iphone se al geç

Artık telefonlar her işi her şekilde iyi görüyor. Bakman gereken şey işlemci, kamera, ekran piksel yoğunluğu falan olmamalı çünkü hepsi iyi düzeyde bu konularda.

Evvela sen karar vermelisin ios devam mı yoksa Android'e geçmeyi düşünür müsün.

Sonrasında da aldığın telefonda bakman gereken yegane şey cam ve gövde malzemesi olmalı. Artık midrange ile flagship arasındaki tek fark plastik mi yoksa alüminyum gövde mi, gorilla glass 5 6 mı yoksa 3 mü? Bu kadar.

Iphone SE bildiğim kadarıyla alüminyum gövde, gorilla glass 5 olması lazım. Bu şekilde alüminyum gövde gg5 hatta 6 bir Android ile kıyaslamalısın. Bir de baktım şimdi bataryası çok zayıfmış be:)

yakın zamanda ben de büyük bir araştırma içerisine girdim. hem bütçe problemi hem de eski kafalaılık (3.5 mm jack girişi aramam, sd kart yuvası olmasını aramam) sebebiyle bir çok modeli araştırdım. android işlemcili bir telefon alacağım kesindi fakat markayı seçemedim. androıid telefonlardaki en büyük sıkıntım türkiyeye gelen işlemcilerin snapdragon olmaması, olanların da çok matah olmamasıydı (garnti vs..) bu sebeple samsung'un en son çıkan Samsung s20 fe 128gb depolama hafızası oaln ve 6gb ram'li snapdragon 865 işlemcili telefonunu aldım. bende bir önceki telefonumdan kalan ve müziklerimi sakladığım sd kart vardı ve bu telefonda sd kart girişi de mevcut. telefonu alalı 2 gün oldu. ısınma problemi, şarj problemi yaşamıyorum. tamamen işlemcisinin snapdragon olması ile alakalı. fiyatı da 5400tl vatan'da satılıyor. tavsiye ederim.
www.vatanbilgisayar.com

SE al geç, kafa rahat uzun kullanırsın.

Şehirden kaçıyorsam.

Fransa sahilleri
İspanya sahilleri
Portekiz Algarve bölgesi (faro, portimao vb)
İtalya Adalar (Sardinya)

Az kültür falan da yaşayım diyorsanız
Londra (Yakın şehirler de olur Reading, Slough)
Berlin
Paris
Lizbon

Hem şehir olsun hem beni daraltmasın diyorsanız küçük ama herşey olan şehirler
zurih
basel
munich
nice
lizbon

Ben mantıklı adamım. Para konuşur. Giderim Yunanistan, Hırvatistan gibi bir ülkeye hem paramı kazanırım hem tatilimi yaparım hem ucuz olur. Kışın da böyle Prag, Krakow vs daha cosy olan orta Avrupa şehirlerine kaçarım. Öyle Londra, Munich, Zurich, Paris Barcelona falan buralarda yaşamak ucuz değil, huzurlu da değil ya neyse. Özellikle İskandinavya'dan uzak dururdum, dünyanın en gereksiz en sıkıcı en düşmanca havası olan yerleri.

Ek bir bilgi.
Ayda 50-60 bin ile avrupada 1+1 de güzel beyaz yakalı hayatı yaşanır.

Ama asyaya gidersen
Tayland, malezya
Baya kral hayatı yaşarsın.

Benim en büyük hayalim mesela
Kick box (muay thai) kursuna katılmak taylandda 3 aylık.

Tiger Muay Thai
Kurs + denize sıfır villa + yemek paketleri var 2 3 bin dolara aylık

Ayda 50-60 bin tl, kısacası 5-6 bin euro ile Avrupa'da yaşayamayacagin şehir yok.

Ben olsam kışları kış turizmi olan yerler (alpler civarı güzel).
Fransa normandiya/Bretagne bölgesi de güzel gezmelik. Bunun dışında çoğu büyük şehire de giderim.

Yazın; vallaha bütün akdeniz sahilini gezerim heralde. İtalya/yunanistan/fransa/ispanya hepsinin güzel sahil yerleri var+adaları.

Nordik tarafına kuzey isiklarini görmek icin giderim, başka da birşey için gitmem.


Hatta bütün bunlari yapmak için 4x4 ikinci el araç alırım. Canim isteyince gider daglara çıkarım, canim ister gider sahile inerim. Ufak şehirlere giderim falan. Tahminen 10 bin euroya mis gibi arac vardir, aylik sigortasi da max 80 euro falan olur. O gelirle zaten koymaz.

Direkt olarak baslica buyuk sehirlere git sirayla ve bunlari tecrube et. Paris, Berlin. Londra, Amsterdam, Stockholm Frankfurt, Madrid falan iste... Kucuk kasabalari bunlarda yasarken de kesfedersin haftasonu vs. Hem bunlar dururken kucuk kasabalara gitmek anlamsiz hem de bir cevren veya ugrasin (universite gibi) olmadan kucuk kasabada 3 ay gecirmek verimsiz.

merhaba,
buna benzer bir durumdayiz yil boyunca 3 farkli yerde donup duruyoruz, halletmeniz gereken bir kac teknik detay var.
oncelikle pasaportunuz hangi ulkeye ait? Turk pasaportunuz varsa vize ve turist olarak kalacaginiz icin 90 gun siniriniz var. eger bir ab ulkesinde 90 gunden fazla kalacaksaniz oturum izni almaniz gerekli. yine AB'de pek cok ulkeden 2 aydan daha uzun sure ev kiralacayacaksaniz registration/ikamet kaydi zorunlulugu var ve bunu da turist olarak Turk pasaportu ile yapmaniz pek mumkun degil. Ozetle AB'de 90 gunden fazla turist vizesi ile kalamazsiniz ( istisnalar vardir, ya da ben yanlis biliyor olabilirim elbette uzman arkadaslar duzeltir. )

Oturum izni, mavi kart ya da AB pasaportunuz varsa eger bu mumkun. Bu isi yapacaksaniz dikkat etmeniz gereken sey istediginiz yerlere high season'da gitmemek. aksi takdirde bir kac ay icin ev bulmak zorlasiyor ve kiralar da dogal olarak yuksek oluyor.

Kis aylari icin tavsiyem Portekiz olur. Kasim - Mart arasi ozellikle guneyi gayet guzel. Lizbon'da kiralar son bir kac yildir cosmus durumda ama sehir de her yil daha kozmopolit oluyor. 20'li yaslarimda olsam hic dusunmez tercih ederdim. Biraz daha sessiz sakin isterseniz bati kiyilari var, Cascais cok uzel ama zengin muhiti biraz kuzeye giderseniz santa cruz gibi sahil kasabalari var ufak tefek. Dalga sorfune de merakliysaniz cennet gibi.
Bunun disinda Portekizin guneyi ozellikle kis aylarinda daha sakin. Faro - Tavira civarinda cok guzel plajlar var. Evlerin cogu yazlik icin kullanildigindan kisin ev bulmak da daha kolay.

Bahar aylari icin nacizane tavsiyem Turkiye'nin guneyi olurdu. Nisan - Haziran arasi hem kalabalik yok hem de hava ve deniz muhtesem.

Yaz aylari icinse Orta ve kuzey Avrupa mantikli. Insanlar yaz tatiline giderken kendi evlerini kiraya veriyorlar, uygun fiyatli ev bulmak mumkun. Kuzeye gittikce gunler uzuyor, hava duzgunse eger 5'te paydos yaptiktan sonra 11'e kadar gun isi altinda parklarda, sahilde vakit gecirmek mumkun. Hayat sakin ve yavas.

Ilk basta soyledigim gibi Turk pasaportu ile bunu yapmaniz mumkun degil, o konuda sorununuz yoksa 5-6 bin euro ile bu dongude mutevazi, huzurlu bir hayat yasarsiniz.

@viski
90 günden fazla kalamama olayını, öğrenci vizesi-dil kursu vs ile çözerim diye düşünmüştüm, çözemez miyim?

bilemiyorum, tecrubem yok o konuda.

2 ay ve ustu kaldigim yasadigim sehirler avrupa icin;

Cordoba
Paris
Guney Fransa Kirsali(Montpellier civari)
Carcassonne
Orta Fransa Kirsali(dordogne)
Nitra
Krakow

Bunun disinda guney amerika ve asya'da da benzer sureler bulundugum oldu.

Kesinlikle fransa'nin cogu yerini oneririm, mubarek ulkede her sey var, dunyadaki tum ulkeleri tek bir ulkeye hapsetmisler gibi. Sehirleri ayri guzel, kirsali ayri guzel, tabi hicbir ozelligi olmayan yerleri de var elbet.

Yazdiginiz plan dogrultusunda, multikulturel buyuk sehirleri de, sirin koy kasabalari da cok seven biri olarak;

Paris
Amsterdam
Madrid
Carcassonne(yaz vakti)
Cordoba Yahut Granada Baharda
Fransa'nin dordogne bolgesinden bir kasaba yahut koy(Hérault da olur, denize yakin dagda yasanilabilir)
Iyice jungle isteniyorsa belki Ardeche(cok iyi bir komun hayati tadi alinabilir)
Krakow'da kesinlikle bir mevsim, yaz olmasina gerek yok.
Budapeste'de sonbahar olabilir.

Benim gibi cok ozellikli gorunmeyen ama bolge sosyolojilerine merakli bir gozlemciyseniz dogu avrupa'daki slovakya slovenya hirvatistan gibi ulkelerin kucuk sehirlerine bakilabilir.

Avrupa degil ama Avrupa; Fas degerlendirilmelidir, Fas avrupa'ya istanbul'dan cok daha yakin. vs vs.bahsettiginiz hayat guney amerika'da vs de cok guzel yasanir, neler var neler...

Porto-Lizbon
Yunanistanda herhangi bir yazlik sahil
Fransa
Hirvatistan ve Karadag sahil kesimleri
Bunaldiginizda partileme zamanlari Berlin
Sirasi gelince Belgrad-Sofya
Kiev

Sanirim ilk baslayacagim ulke Portekiz olurdu

Kaliteli bir çoklayıcı ise ve kablosu da kaliteli ise fark yoktur. Önemli olan kablonun aşırı ince olmaması. Yoksa ısınır ve tehlike yaratır.

takacağın aletlerin toplam kaç amper çekeceği önemli.

kablo ve priz de o ampere uygun olmalı.

bazı prizlerde watt yazar bazılarında amper yazar ama watt'ı ampere çevirebilirsin sonuçta.

adi maldan uzak durmakta fayda var özellikle kablo, öküz gibi kalın kabloya çanta kaynak takmıştım, saniyesinde eridi. sırf üç kağıt yapsınlar diye plastik kısmını kalın yapıp üzerine de ona göre yüksek bi amper değeri yazmışlar kafalarına göre.

Kablo yok da duz golyatsa fark eder mi peki?

tabi onların da yazar bi köşesinde.

www.hepsiburada.com

sanırım iso kodları yazdğı için çoğundan bişey anlamıyoruz ama bu attlığım linkte yazıyor mesela.

sırf bu yazanı bulmak için 20 tane marka gezdim anca buna denk geldim.

muhtemelen kablo olmadığı için bunları da ev tesisatının çektiği normal yüke göre bir standartta yapıyolar.

Çok yük çeken güçlü aletler değilse, basit elektronik cihazlar ise (telefon-tv-pc vs) sorun olmaz.

Yüksek güç çeken cihazlarda ise kablo kalınlığı ve uzunluğu önemli, kalitesiz ve uzun kablo yüzünden yavaş çalışan motorlar, yük asansörlerine çok şahit oldum.

surfshark vpn

seed4.me

Fastestvpn

Sehir istanbul ise senin icin toplayabilirim. Biraz daha somut ozellikler yazarsan bana sordurabilirim toplam fiyati.

Ekran kartı yoksa oyun performansı diye bir şey de yok. Öncelikle bir ekran kartı satın al, kalan her şey kolay. İkinci el alabilirsin özellikle 3gb 1060'lar ethereum kazamadığı için bütçeni aşmaz diye tahmin ediyorum.

Amd Ryzen 1600 2600 3600 5600x bunlardan birini alıyorsun, minimum 600w civarı adı bilinen bir psu alıyorsun, b450 veya b550 herhangi bir ucuz anakart alıyorsun. Paran yettiği ölçüde Ryzen Memory olarak satılan 3600mhz dual kit önerilir bir çift ram gerekiyor. Zaten ucuzladı ihtiyacın kadar bir ssd, bir de sonradan düzgün bir soğutucu takarsın 4 bakır borulu kule tip 120mm fanlı, tamamdır.

fazla garanti gereksiz, alete iyi bakın yeter

Cihaz çok pahalı.
Fazladan garanti de gereksiz.

Şurayı iyi düşünmek lazım. Sorun olduğunda mahalledeki bilgisayarcı bir abi garanti için ödenen paraya kıyasla daha uyguna çözüm bulur mu bulur.

Hatta kullanıcı "sistem bileşenleri hakkında bilgi sahibi ve cihazı kullanma hakkında ne yaptığını biliyorsa " garantiye bile pek gerek yok.
İleriye dönük sorunu/tehlikeyi çok yakın ve mümkün gösterip bu işten para kazanmaya sigorta ya da garanti deniyor. Oysa cepten para çıkmasına sebep olan şey güvende hissetme ya da fayda almak değil, bilgisizliktir.

Cihaz garantisi alacaksanız mutlaka sigorta poliçesine ulaşıp özel şartlarını ve istisnaları satır satır okumalısınız. Görünüşte hırsızlık, sıvı dökülmesi garantisi vardır ama daima istisnaları da olur ve o durumlarda ödeme yapılmaz. Bunları bilip kabul etmeden sigortaya para vermeyin.

Gürültü yapmaz, ısınmaz, şarjı herhangi bir H işlemciye göre uzun gider. Bunlar artıları. İşlem gücü düşüktür o işlemcinin öyle render falan zorlar. Ekran kartı zaten yok o yüzden oyun olarak bir performans beklemeyin. 14inç sanırım o da ihtiyaca göre artı veya eksi olabilir.

Futbola merakı varsa tuttuğu takımın yeni sezon forması.

ben olsam el becerisi gerektiren, teknik "oyuncaklar" alırdım.

meccano'da metalli vidalı kitler oluyor. ya da tees'te elektronik setler oluyor. ilgisi varsa müzik aleti olabilir. ya da basit bir midi klavye falan. resim yapacak, ahşap boyayacak bir set olabilir. benim hobiden anladığım biraz DIY olduğu için yanlı cevap vermiş olabilirim hehe.

www.meccano.com
teesmaxx.com

sevdiği bir karakterin maketi.

edit: bu arada lazpalle'ye katılıyorum. benim de kızım var 6 yaşında. her sene bir oyuncak temizliği yapıp oynamadıklarını sitede görevli bir görevli abinin ufak çocuklarına veriyoruz.

dji robomaster diye bir robotik eğitim oyuncağı var, onu tek geçerim.

oyuncaklarını hediye etsin. artık alma değil paylaşma zamanı gelmiş.

Boyama Kitabı

stemistbox.com

Ağaç fidanı olabilir, birlikte ekim yaparsınız çocuk bu anı unutmaz. Ağaç büyüdükçe hediyeniz de büyür.

El becerisi varsa ufak müzik aletleri oluyor, onlar ilgisini çekebilir.

Ama yazmadan edemeyeceğim, 2.5 yaşında bir erkek çocuk babası olarak, bu kadar oyuncağı olan bir çocuğun ne kadar kontrolden çıkmış olacağını düşünmeden edemiyorum. Şımarmıştır demek doğru olmaz ama, eğer şımartıldıysa, vay anam vay.

Ne alırsan al bir anlamı olmayacak madem bomboş bir şey al geç. Bizde de var öyle prensler prensesler almıyoruz bir şey, en son iyi paraya star wars oyuncağı aldım kaldırdı attı iki dakikada, dedim yok sana başka hediye. Anası babası değilsen uğraşma.

bilim seti vb. uygulamalı olaylı hediyeler alabilirsin. Teknolojiye boğulmuş çocuga iyi gelebilir..

3d pen

Benim de var öyle bir kuzen, tüm konsollar vb. var. Hatta nintendo switch'i ben almıştım ilk çıktığı dönem; ki o zaman dünyada bile isteyince alamıyordun çok büyük rağbet vardı. Herhalde 1-2 ay ya oynamış ya oynamamıştır. Şimdi bir köşede duruyor yani.

Okumayı sevdiğinden ben kitap alıyorum. Bir süredir kitap için hediye çeki alıyorum kendi seçiyor, bazen de Steam vb. kullanabileceği oyun parası veriyorum. Gidip kendi istediği bir oyunu satın alıyor. Ancak evet, gene de bakarsak pek bir kıymeti oluyor gibi görünmüyor çünkü herşeyi var zaten.

Trambolin aldım. Zıplasın evde.

Bir de k’nex.

Hepinize teşekkürler.